Paleontolojinin evrim hakkında gösterdiği
gerçek, evrimin doğa tarihinde yeri olmadığıdır. Ana canlı grupları,
Kambriyen patlamasında yaşama aniden ve kusursuz beden yapılarıyla
başlamıştır. Evrimciler yoğun çabalarına rağmen bunlar arasında hiçbir
ara form bulamamışlar, paleontoloji bilimi Darwinizm’in çöküşünü
getirmiştir. Bu çöküş süreci, 1909 yılında Kanada’da yapılan “sessiz”
bir keşifle başlamıştır.
Bir Mucizenin Keşfi: Burgess Shale Faunası
Kambriyen’de ortaya çıkan canlıların arasındaki farklar oldukça
büyüktür. Bu farklar bazen öylesine büyüktürler ki, bazı canlılar tek
bir türe özeldir. Bunun gibi bir şey daha önce olmamıştır ve bundan
sonra da gözlemlenmemiştir. http://www.leaderu.com/orgs/probe/docs/ bigbang.html
Charles Doolittle Walcott, ABD’nin ünlü müzelerinden
Smithsonian Institution’da görevli yönetici (1907-1927) ve bir
paleontologdu. Kanada’nın Rocky Dağları civarındaki Burgess bölgesinde
çalışan demiryolu işçilerinin, çeşitli fosiller bulduğuna dair duyumlar
aldı. 1907 yılının Temmuz ayından itibaren konuyu araştırmak için
bölgeye ziyaretler gerçekleştirdi ve sözü edilen fosillerden örnekler
aramaya başladı. 31 Ağustos 1909 günü, tecrübeli paleontoloğun yine
Burgess’te fosil araştırması için bulunduğu günlerden biriydi. Ancak bir
farkla: Walcott, başlangıçta sıradan görünen o günkü araştırmasınının
kısa bir süre sonra paleontoloji tarihinin en büyük bulgularından birini
vereceğinden habersizdi.
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır.
O’nun “ol” dediği gün (herşey) oluverir, O’nun sözü haktır. Sur’a
üfürüldüğü gün, mülk O’nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni
bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır.
(Enam Suresi, 73)
(Enam Suresi, 73)
Burgess’teki kayalar, şist adı verilen kaya tipindeydi
ve ince ince tabakalardan meydana geliyordu. Böyle bir kaya üzerindeki
tabakalar, kayaya uygun açıdan vuruldukça birbirinin üzerinden kayıyor,
barındırdıkları fosil izler gün ışığına çıkıyordu. Walcott, böyle bir
Burgess Shale kayasında o gün ilk Kambriyen fosilini ele geçirdi.
Detaylı kazılara daha sonra başlamak üzere fosillerin yerini işaretledi.
Araştırmalarına yeniden başladığında, paleontolojik değeri adeta bir
altın madeni olan bulgular ele geçirmişti.
Walcott, o yıllarda yaptığı incelemelerde, ilk bakışta
gizemli görünen bazı yumuşak vücutlu canlıların izlerine rastlamıştı. Bu
canlıları tanımaya, onların neden burada olduklarını anlamaya çalıştı. O
ana kadarki bilgilere göre, bunların hiçbirinin burada olmaması
gerekiyordu. Bulgularının olağanüstü öneme sahip olduklarını fark eden
Walcott, örnekleri hemen incelemeye aldı.
Kanada’daki Burgess Shale Faunası
Bu bölge, şaşılacak derecede iyi korunmuş Kambriyen
fosilleriyle dolu bir faunaydı. Hayvan fosillerini barındıran en eski
fosil katmanları buradaydı ve bu katmanlar müthiş bir çeşitlilik ve
komplekslik sergiliyor, yüzmilyonlarca yıl öncesi döneme bir pencere
açıyordu. Bulunan fosiller, yumuşak bedenli canlılara ait olmalarına
rağmen çok iyi korunmuşlardı. İnce kaya tabakalarının arasındaki
fosiller sanki yumuşak dokuların dahi detayını gösteren minyatür birer
röntgen filmi gibi duruyorlardı. Walcott, kolsu ayaklılar, solucanlar ve
eklem bacaklılar gibi çok çeşitli gruplardan hayvanların fosillerini
buldu. Bunlar, birçoğu yumuşak bedenli olan çok sayıda deniz canlısıydı.
Peki ama yüz milyonlarca yıl önce deniz tabanında
yaşamış olan canlıların fosilleri Rocky dağlarının deniz seviyesinden
yaklaşık 3000 metre yüksekliğinde ne arıyordu? Anlaşılıyordu ki, bu
canlıların üzeri, yüzmilyonlarca yıl önce deniz tabanında meydana gelen
bir kayma sonucunda kumla örtülmüş, bu tortullu tabaka, sonraki jeolojik
hareketlerle yükselerek Rocky dağlarına oturmuştu. Böylelikle en eski
kompleks canlıların son derece iyi korunmuş fosillerinin Walcott’un
gözlerinin önünde belirmesi mümkün olabilmişti.
Burgess Shale bölgesinde, en eski kompleks canlıların yaklaşık 65.000
kadar örneğini toplayan Charles Doolittle Walcott, tarihin en büyük
bilim sahtekarlıklarından bir diğerinin sahibiydi. Bulduğu fosillerin
evrim teorisini tümüyle ortadan kaldıracak büyük bir delil olduğunu
bildiğinden, bunları tam 70 yıl, müdürü olduğu Smithsonian Müzesinde
sakladı. Ancak Kambriyen gerçeği örtbas edilecek gibi değildi. Dünyanın
çok çeşitli yerlerinde ortaya çıkan yeni fosiller, Kambriyen döneminde
bir canlı patlaması olduğunu açıkça gösteriyordu. 70 yıl sonra ortaya
çıkarılan Burgess Shale fosilleri de bu gerçeği en mükemmel şekilde ilan
etmişti.
Walcott bölgeyi, yakındaki Burgess dağından esinlenerek
Burgess Shale (Burgess Şisti) olarak isimlendirdi ve 1910 – 1917 yılları
arasında burada yaklaşık 65.000 fosil örneği topladı. Andrew Parker, In The Blink of an Eye, Perseus Publishing, April 2003, s. 30
Walcott topladığı fosillerin hangi filumlara ait
olduğuna baktığında çok şaşırdı. Çünkü bulduğu fosil tabakası çok
eskiydi ve bundan daha eski tabakalarda kayda değer bir yaşama
rastlanmamıştı; ama bu tabakada bilinen filumların neredeyse tamamına
ait canlılar vardı. Dahası hiç bilinmeyen filumlara ait fosiller de
bulmuştu. Bu, hayvanlar alemindeki tüm vücut yapılarının, aynı jeolojik
devirde, bir arada ortaya çıktıklarını gösteriyordu.
Bu ise Darwin’in teorisi için yıkıcı bir darbe
oluşturuyordu. Çünkü Darwin canlıların yavaş yavaş dallanan bir ağacın
kolları gibi geliştiğini ileri sürmüştü. Darwin’in kurguladığı evrim
ağacına göre, yeryüzünde ilk başta tek bir filum olmalı, sonra uzun
zaman dilimleri içinde farklı filumlar yavaş yavaş ortaya çıkmalıydı.
Oysa Walcott, tüm filumların aynı anda ve aniden ortaya çıktıklarını
gösteren kanıtlarla yüz yüzeydi. Bu, “evrim ağacı”nın tamamen tersine
dönmesi anlamına geliyordu. Ağacın en uç dallarını sembolize eden ve
türlerin ardından en son oluşması gereken filumlar, canlı tarihinin daha
en başında ortaya çıkmışlardı.
Walcott’un bu bulguları kuşkusuz oldukça önemliydi. Ama
Darwinizm’e yönelik bu büyük darbenin açığa çıkması için 70 yıl beklemek
gerekecekti.
Çünkü Walcott, elde ettiği fosilleri bilim dünyasına
açmak yerine, gizlemeye karar verdi. Washington D.C.’deki ünlü
Smithsonian Müzesi’nin müdürü olan Walcott koyu bir Darwinistti. Evrim
teorisine göre bu denli eski kayalarda nispeten basit yapıda fosillerin
bulunması beklenirdi. Oysa bulduğu fosillerin komplekslik açısından
günümüzde yaşamakta olan yengeç, denizyıldızı, solucan gibi canlılardan
hiçbir farkı yoktu. İşin Darwinistler açısından en endişe verici yanı
ise, Burgess Shale’de de, daha eski kayalarda da, bu canlıların atası
olabilecek hiçbir fosil örneğinin bulunamamış olmasıydı. Bu açmazlarla
karşılaşan Walcott, elde ettiği fosillerin evrim teorisine büyük bir
sorun oluşturacağından emin olduğu için, bunları açıklamak yerine,
çektiği bazı fotoğrafları, birtakım notlarla birlikte Smithsonian
Institution’a yolladı. Fosiller burada yetmiş yıl kadar unutulacakları
çekmecelere kilitlendiler. Burgess Shale fosillerinin gün ışığına
çıkması, ancak 1985 yılında, müzenin arşivlerinin yeniden incelenmesi
sayesinde oldu. İsrailli bilim adamı Gerald Schroeder bu konuda şu
yorumu yapar:
Eğer Walcott isteseydi, fosiller üzerinde çalışmak üzere
bir ordu dolusu öğrenciyi görevlendirebilirdi. Ama evrim gemisini
batırmamayı tercih etti. Bugün Kambriyen devri fosilleri Çin’de,
Afrika’da, İngiliz Adaları’nda, İsveç’te ayrıca Grönland’da da bulunmuş
durumdadır. (Kambriyen devrindeki) Patlama, dünya çapında yaşanmış bir
olaydır. Ama bu olağanüstü patlamanın doğasını tartışmak mümkün olmadan
önce, bilgi gizlenmiştir. Schroeder, “Evolution: Rationality vs. Randomness”, http://www.geraldschroeder.com/evolution.html
Burgess Shale fosilleri Walcott’un ölümünden on yıllar
sonra yeniden incelendi. “Cambridge grubu” olarak anılan ve Harry
Blackmore Whittington, Derek Briggs ile Simon Conway Morris’ten meydana
gelen uzmanlar ekibi, 1980′lerde fosilleri detaylı bir şekilde analiz
ettiler. Ve faunanın Walcott’un belirlediğinden çok daha çeşitli ve
sıradışı olduğu sonucuna vardılar. Fosillerin, günümüzde bilinen canlı
kategorileri altında sınıflandırılamayacağı yönünde görüş bildirdiler.
Canlılar, 542–490 milyon yıl öncesinde süregelmiş
Kambriyen döneminde, oldukları gelişmiş ve kompleks halleri ile aniden
ortaya çıkmışlardı.
Ortaya çıkan sonuç öylesine beklenmedikti ki, bilim
adamları bu ani hareketi bir “patlama” olarak adlandırdılar. “Kambriyen
Patlaması”, bilim tarihinin en benzersiz, evrimci bilim adamları için
ise en açıklamasız olaylarının başında geliyordu. Kendi döneminde
Kambriyen bulgularının farkında olan Darwin bile, bu önemli olaya
açıklama getirilemediği sürece, teorisinin
geçerliliğininşüphedeolabileceğigerçeğinikabuletmişti.
Bilim dünyasının, Burgess Shale fosilleriyle gecikmeli
tanışması böyle gerçekleşti. Burgess Shale, çok iyi korunmuş
fosilleriyle yüz milyonlarca yıl önceki Kambriyen ekosistemlerine açılan
bir pencere gibiydi. Bu yüzden bilim adamları arasında giderek artan
bir ilginin odağı oldu. 1980′li yıllarda yeni Kambriyen fosil
alanlarının ortaya çıkarılması, Kambriyen patlamasına olan merakı daha
da artırdı. Yeni paleontolojik bulgular, patlamanın çapının tahmin
edilenin çok ötesinde olduğunu gösteriyor, durumu evrimciler adına çok
daha vahim bir hale sokuyordu. Walcott’un endişeleri yerini bulmuştu.
Kambriyen patlamasıyla ilgili bilgi akışı, Darwinist teori üzerinde bir
“asit etkisi” meydana getirmekte gecikmedi. Kambriyen patlamasıyla
ilgili anlayış geliştikçe Darwinizm’in temel varsayımlarının çürüklüğü
kesin ve net bir şekilde ortaya çıktı.
Kambriyen dönemine ait bulunan fosiller, bir evrimci
için dehşet habercisidirler. Söz konusu fosiller, o dönem canlıların
günümüzdeki canlı kompleksliğine sahip olduğunu göstermekte, günümüz
çeşitliliğinin bir benzerinin, hatta daha fazlasının bir anda ortaya
çıktığını ilan etmektedir. Dahası, bu canlıların başka canlılardan
evrimleştiğini gösteren hayali ilkel bir ata da hiç bir zaman var
olmamıştır. Bu fosiller, evrimcilere göre, canlıların en ilkel yapıda
olduğunu iddia ettikleri bir dönemde mükemmel bir komplekslik
sergileyerek, canlıların bir anda, oldukları görünümde yaratıldıklarını
yüksek sesle ilan etmektedirler. Bu, Darwinizm’in kesin olarak ölümü,
yok oluşu anlamına gelmektedir. Darwinistler, açıklamasız kaldıkları
konularda demagoji kullanmaya alışkındırlar ama canlı çeşitliliğinin
yaklaşık 530 milyon yıl önce bir anda ortaya çıkmasına bir açıklama
bulmaları imkansızdır.
Allah, Darwinistlerin kendi iddialarını temelinden
yıkacak bir mucize yaratmıştır. Bu, tüm güçleri ile Allah’ın yaratışına
karşı açıklama arayanlara ders olacak, onları tamamen açıklamasız
bırakacak benzersiz bir mucizedir. Kambriyen kayalıklarında sergilenen
şey, olağanüstü bir sanat, bir yaratılış harikasıdır. Kambriyen
mucizesi, Yüce Allah’ın kusursuz bir eseri, sonsuz aklının ve gücünün
muhteşem bir tecellisidir.
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün
art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen
gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra
dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları
estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip
çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara
Suresi, 164)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder