Evrim teorisinin dünyada yaygın kabul görmesinin altında bir tür “büyü” yatar. Büyüden kastettiğimiz, telkin yoluyla elde edilen bir şartlanmadır. İnsanlar, tüm canlıların bir rastlantılar süreciyle ortaya çıktığını öne süren evrim teorisinin doğru olduğuna dair o denli yoğun bir telkin alırlar ki, buradaki çarpıklığı çoğu zaman farketmezler.
Söz konusu telkin akla olumsuz etki ederek, aklın yargı
ve kavrayış yeteneğini bozar. Daimi telkin altında bulunan bir akıl
gerçekleri olduğu gibi değil, telkin edildiği biçimde algılar. Bu, başka
örneklerde de rastlanan bir durumdur. Örneğin, bir kimseye hipnoz
uygulanıp, üzerinde yattığı yatağın bir araba olduğu telkini verilirse, o
kimse hipnoz seansından sonra o yatağı gerçekten bir araba gibi
algılar. Bunu kendince çok makul ve mantıklı sanır. Çünkü gerçekten de
öyle görmektedir ve haklı olduğu konusunda hiçbir şüphesi yoktur. Telkin
mekanizmasının etki ve gücünü gösteren benzeri örnekler pek çok
araştırma ve deneyle kanıtlanmıştır, bilimsel literatürde ve psikoloji
kitaplarında yer almaktadır.
|
Jonathan Wells’in Icons of Evolution adlı kitabı |
Aynı telkin, bilim adamlarını da etkisi altına alır.
Bilimsel kariyerlerinde yükselen genç isimler, her geçen süre zarfında
materyalist dünya görüşünü biraz daha benimserler. Pek çok evrimci bilim
adamı, bu büyünün etkisinde kaldıkları için, 19. yüzyılın bütün
bilimsel kanıtlar tarafından yalanlanan köhne evrimci tezlerine hala
bilimsel bir çıkış yolu aramaya devam etmektedir.
Dahası, bilim adamlarını evrimci ve materyalist olmaya
zorlayan mekanizmalar da vardır. Batılı ülkelerde bir bilim adamının
yükselebilmesi, doçent, profesör gibi ünvanlara ulaşabilmesi, bilimsel
dergilerde yazılarını yayınlatabilmesi için bazı standartlara uyması
gerekir. Evrim teorisini kayıtsız şartsız kabul etmek, bir numaralı
standarttır. Bu sistem, söz konusu bilim adamlarını bütün bilimsel
kariyerlerini dogmatik bir inanç uğruna harcamaya kadar götürür.
Amerikalı moleküler biyolog Jonathan Wells, 2000 yılında yayınlanan
Icons of Evolution adlı kitabında bu zorlayıcı mekanizmalardan şöyle söz
eder:
Dogmatik Darwinistler işe, kanıtlar hakkında dar bir
yorum empoze ederek ve bunu bilim yapmanın tek yolu olarak göstererek
başlarlar. Bunun ardından eleştiri getirenler bilimsel olmamakla
damgalanır; yazdıkları makaleleler, yönetim kurullarına dogmatik
(evrimci)lerin hakim olduğu önde gelen bilim dergileri tarafından
reddedilir, kendilerine gelen bilimsel projeleri “ön yorum” için
dogmatik evrimcilere yollayan devlet kurumları ise (evrim teorisine)
eleştiri getirenlere fon sağlamazlar; ve sonuçta evrimi eleştirenler
bilimsel camiadan tamamen dışlanır. Bu süreç içinde, Darwinist bakış
açısı aleyhinde deliller yok edilir, güçlüler karşısındaki şahitlerin
susturulması gibi. Ya da deliller özelleşmiş teknik bilim dergilerinin
içine gömülür, öyleki bunları buradan ancak kararlı bir araştırmacı
bulup çıkarabilir. Eleştiri getirenler susturulduktan ve karşı deliller
gömüldükten sonra, artık dogmatik evrimciler teorileri hakkında bilimsel
bir tartışma bulunmadığını ve aleyhinde de bir delil olmadığını ilan
ederler.
İşte sık sık duyabileceğiniz “evrim bilim dünyasında
kabul görmeye devam ediyor” hikayesinin ardındaki gerçek budur. Evrim,
bilimsel bir değeri olduğu için değil, ideolojik bir zorunluluk olduğu
için ayakta tutulmakta ve bu durumun farkında olan bilim adamlarının da
sadece bir kısmı “kral çıplak” demeyi göze almaktadır.
Ancak günümüzde modern bilimin, evrimciler
tarafından göz ardı edilen veya “teknik dergilerin içine gömülen” evrim
aleyhindeki bulguları ve yaratılışın açık delillerini gözler önüne
serilmiştir. İnsanlar, evrim teorisinin, her aşamasında bilim tarafından
yalanlanan ve yaratılış gerçeğini örtbas etmek için ayakta tutulan bir
aldatmaca olduğuna bizzat şahit olmaktadırlar. Artık Darwinist’lerden
beklenen ise, insanların yargı yeteneğini bozan, akıllarını kör eden o
büyüden silkinip, verdikleri zarar nedeniyle insanlardan özür
dilemeleridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder